KÖYGÖÇÜREN SANTRALLER

Cengiz Erdil 1 Aralık 2019

www.gazetepencere.com

KÖYGÖÇÜREN SANTRALLER

Önce Yatağan, sonra Kemerköy ve Yeniköy Termik Santralleri devreye girdi.  1982’de başlayıp 1995 yılında noktalanan kapan kurma faaliyeti kısa zamanda Yatağan-Ören arasında bir ölüm hattına dönüştü. Muğla’nın bereketli vadisi kömür bulutları ve termik gazlarla kaplanırken; Gökova Körfezi’ne saplanan hat, ülke kalkınmasında baş tacı edilen turizmin de canına okudu.

Yöre halkının Köygöçüren adını verdiği bu santraller, açık kömür ocaklarıyla besleniyor. Kömür ocakları bölgede zeytinlikleri yutuyor, 48 köy artık hayalet köy olarak adlandırılıyor.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, Bölgede kanser ve göğüs hastalıklarından ölümler normalin 3-4 kat üzerinde. Avrupa İklim Ağı ve Çevre Mühendisleri Odası’nın raporuna göre de, bölgede erken ölüm oranı hayli yüksek. Son 30 yılda 45 bin kişi hayatını kaybetti.

Bölgede hava kirliğinin boyutları da tam anlamıyla açığa çıkamıyor. Çünkü bu rakamlar ticari sır olarak kabul edilmiş. Halk ne soluduğunu, topraklarına çöken gaz atıkların ne olduğunu bile öğrenemiyor.

CIVA VAR YA CIVA

Santrallerden sızan gazlar ve atıklarla size burada kimya dersi vermeyeyim. Sızan gazlar asit yağmurlarına dönüşüyor, zaman içinde toprağı eritip bitiriyor. Gazları soluyan tüm canlılar için ölüm daha erken kapıyı çalıyor, bir zehir daha var ki; toprağın, denizin can düşmanı olan cıva… Cıvanın olduğu yerde ot bitmiyor. Santrallerden çıkan atık cıva toprağı zehirleyip Akdeniz’e karışıyor, Gökova’da avlanan balıklarda cıva bulunmasının nedeni bu santraller.

“Ben halk sağlığı uzmanıyım, bu santralleri filtresiz bir dakika bile çalışamaz” diyen MHP Milletvekili Sefer Aycan,  15 termik santralle filtre takılmasını erteleyen yasaya onay verirken ‘parti kararı’ demiş. Tıp adamı olan hazret, meslek yeminini unutuvermiş nedense. Halk, genel sağlık ve çevre koruma, uzaklarda çalan bir kavalın nameleriymiş meğer.

HAFİZE TEYZENİN BAŞINA GELENLER

Hafize teyze Yatağan ilçesinin şimdi adını hatırlayamadığım yakın bir köyündendi. Açık kömür ocakları yüzünden doğup büyüdüğü köyünü terk etti. Çocukları, torunları oradan oraya savrulmuştu.  Hafize teyze ve komşuları, zeytinliği, bağı bahçesi kuruyunca, arazisini yok pahasına satan köylüler kervanına katılanlardan. Hafize teyzeyi Bodrum Yalıkavak’ta pansiyonda çalışırken tanıdım. Pansiyonun temizlik işlerini yapıyordu. Bahçedeki çiçekler ve ağaçlarla bir çocukla sohbet eder gibi konuşur, bakımlarını yapardı.

15 günde bir Muğla Devlet Hastanesi’nde tedavi gören bir akrabasını ziyarete gidiyordu. “ Köyümüzden çok hasta çıktı, hepsi termik yüzünden hastalandı” diye dert yanardı.

Yörede yaşayanlar veya meraklı çevreciler için Hafize teyzenin sözleri bilinmeyen şeyler değil. Kendisine eski bir muhabir olduğumu söylediğimde, ağzından dökülenler, bir çocuğun ağzına sürülen acı biber gibiydi. “ Köyümüze eskiden gazetelerden, televizyonlardan muhabirler gelirdi. Dertlerimiz dinleyip not alırlar, kayıt yaparlardı. Sonra gelmez oldular, sesimizi duyan çıkmadı.”

Termik santral sahiplerine milyonlarca lira destek verip filtre takmalarını sağlayamayan, açık kömür ocaklarını denetleyemeyen güç sahipleri, muhabirlerin ülke sorunlarına uzanan yollarını ne de kolay kestiler.

Ne çok kapan var bu ülkede değil mi?

Cengiz Erdil 1 Aralık 2019

www.gazetepencere.com