HAYRETTİN KARACA’NIN BIRAKTIĞI MİRAS

 

Cengiz Erdil 27 Ocak 2020

www.gazetepencere.com

HAYRETTİN KARACA’NIN BIRAKTIĞI MİRAS

Herkesin meslek hayatında kahramanları vardır. Benim 40 yılı bulan mesleğimin kahramanlarından en başta geleniydi Hayrettin Karaca. Toprak Dede, 80’li yıllarda başlayan haber koşusunda sık sık başvurduğum kaynakların başında geldi.  Kendisiyle en son 2016 yılında yüz yüze konuştum, sonra hasta olduğunu öğrendim, öldüğünde 97 yaşındaydı.

Karaca zengindi, ülkenin en başarılı iş insanlarından biriydi. Türkiye’nin triko alanında bir markasını yaratan babasının zoruyla patron olduğunu söylerdi. Evlat acısı da yaşayan Karaca’nın hayatında para ve gücün hiçbir önemi yoktu. Aslında romanlar, öyküler yazmak istemişti. Mesela, Anadolu çağdaş destanlarının yaratıcısı Yaşar Kemal en yakın arkadaşlarından biriydi. İstediği olmadı ama destan gibi bir mücadelenin gerçek romanını bizlere miras bıraktı.

Yalova’da kurduğu Türkiye’nin en büyük özel arboretumu gezdirirken, kendisine “  Her zengin sizin gibi olsa dünya orman olurdu ” gibi bir laf söylemiştim, çok gülmüş ve şöyle demişti  “ Bu işin zenginlikle falan ilgisi yok. Bu ülke yediden yetmişe herkesin doğaya sevgisiyle büyür, güzelleşir. Herkesin kendine düşen bir görev var. Hiçbir şey yapamıyorsa sokaklara çöp atmasın yeter”  Karaca’nın verdiği derslere burada sayfalar yetmez.

Hayrettin Karaca, çocukluğu ve gençliğin de doğa tutkunuydu, “ Benim bu tutkuyu herkese kazandırma mücadelem biraz geç başladı ” derdi.  Yine değerli bir iş insanı Nihat Gökyiğit ile 1992 yılında TEMA vakfını kurdular. Sloganları “Türkiye Çöl olmasın” idi.

ÜÇ BÜYÜK TEHLİKE

Yıllar önce yaptığım bir röportajda(BU SABAH programı-Kanal 6 1994 ) Dünyanın bir çevre felaketine doğru hızla yol aldığını söylerken, Türkiye’nin üç önemli çevre sorunu olduğunu belirtiyordu. O’na göre bunlar,  erozyon, çarpık kentleşme-sanayileşme ve yanlış su kullanımıydı. Ne kadar haklı olduğunu aradan geçen 25 yıl göstermiştir herhalde.

Karaca, ‘doğaya zarar vermeyelim, gerekirse bilimden teknolojiden uzak yaşayalım’ felsefesinde olan bir doğa tutkunu değildi. O, “doğadan bir alıyorsan üç koymalısın” diyordu. Doğu Karadeniz Bölgesinde yapılan HES projeleri için kendisinden görüş aldığımda, bu projelere şiddetle karşı çıkmış, Türkiye’nin enerji sorununu rüzgar ve güneş enerjisiyle çevreyi kirletmeden çözebileceğini  yıllar önce söylemişti. “Türkiye, güneş ve rüzgar ülkesi, devletin de girişimcilerin de bu yönde çözüm üretmeleri lazım” demişti.

Kanal İstanbul tartışmaları Karaca’yı hasta yatağında yakaladı. Ayakta olsaydı mutlaka tartışmalara katılır, çok bilinen  ‘Başka İstanbul yok’ sözünü doğa filozofu tavrıyla başka türlü ifade ederdi.

KARACA’NIN BİZLERE MİRASI

Cumhuriyet tarihimize kalıcı iz bırakan insanların başında gelen Karaca, masa başında ahkam kesenlerden değildi,  sağlığı el verdiği sürece, başta okullar olmak üzere her yerde konferanslar verdi, ağaç ve toprak sevgisini özellikle çocuklara aktarmanın çabası içinde oldu.

Karaca’nın kalp kırmaz, gönül yıkmaz tavrıyla konuşmalarını, tavsiyelerini ben asla unutmayacağım. Burada şunu belirtmem lazım. Karaca; ‘laf olsun torba dolsun’ türünden her şeye karşı çıkan bir çevreci değildi, insanlığın doğayı korumak için teknolojik birikime sahip olduğu, bunu daha da geliştireceğine inanıyordu.

“ Benim arkamdan bir dikili ağacı bile yok diye konuşamayacaklar” diyen Karaca, yurdun dört bir yanında ormanların, koruların kurulmasını sağladı, yoksul köylerin kalkınma projelerine destek oldu. Ankara’daki Atatürk Orman Çiftliği’ne hayrandı, “Her kentimizde örneği olması lazım” diyordu.

Yalova’da dünyanın sayılı Arboretumu ve Canlı Ağaç Müzesi’ni da kuran Hayrettin Karaca’nın arazisi, kaderine terk edilecek ve maddi sorunlar nedeniyle kapanacakmış.

Umarım bir Arap şeyhine kaptırılmadan belediyeler ve çevre örgütleri sahip çıkar.

Cengiz Erdil 27 Ocak 2020

www.gazetepencere.com