AH, BODRUM; Sana ne yaptılar?

Cengiz Erdil 22 Aralık 2019

www.gazetepencere.com

AH, BODRUM; Sana ne yaptılar?

Bodrum’un Antik çağlardaki adını lakap olarak almıştı Cevat Şakir Kabaağaçlı, Halikarnas Balıkçısı olarak bilinmesini isterdi, Sürgün olarak gelmişti Bodrum’a.  Cezası bitti, gönüllü sürgün oldu. Hüzün ve yalnızlığın köyünü tanıtan Halikarnas Balıkçısıydı artık o… Sonra Azra Erhat ile Gökova Körfezini turladı. Bodrum sadece tarihi kale ve çevresinden ibaret değildi, bin bir güzelliği keşfettiler, Adına “Mavi Yolculuk” dediler. 10 bin yıllık tarihle yoğrulan bölgede, adeta altın madeni bulmuşlardı.

Buraya kadar 1960’lı yılların öyküsüydü. Sonra altına hücum başladı. Elbette Cevat Şakir ve Azra Erhat’ın niyeti bu değildi. Onlar, Anadolu Uygarlıklarını öğrenelim, denizlere sırtımızı dönmeyelim ve de doğaya saygı duyalım istiyorlardı. Şimdi onların kemiklerini sızlatıyoruz.

RANTA HÜCUM

Balıkçı köyü, mavi turların merkeziydi 70’li yıllarda. Kısa sürede bağlı olduğu Muğla’nın en büyük ilçesi oluverdi, Deniz, kum, mandalina bahçeleri kayalıklar bile eğlence sektörünün her türüyle kucaklaştı, altın madeninin galerileri tüm Bodrum Yarımadasını sardı. Burası artık İstanbul’un arka bahçesiydi.

Gökova ve Güllük Körfezlerinin çevrelediği Bodrum Yarımadası 557 kilometrekare. Nüfusu kış aylarında 160 bin… Yaz mevsimine ise 2 milyon. Nüfus birleştirilmiş tatil günlerinde 3 milyonu buluyor.

Resmi kayıtlarda yarımadanın yüzde 61”i orman ama bu kimselere inandırıcı gelmiyor, Uzaktan bakınca kar gibi beyaz örtünün, yeşili bitiren yapılar topluluğu olduğu anlaşılıyor. Yarımadayı kaplayan binlerce konutun kesin sayısı da belli değil. Her yıl kış aylarında yepyeni konutlar, siteler yükseliyor.

İstanbul merkezli inşaat yapıcıları, yarımadanın 10 yıl içinde Türkiye’nin dördüncü büyük yerleşim yeri olacağı iddiasındalar ve bunu övünerek söylüyorlar.

Dünyada belki de ilk sitelerden birinin kurulduğu Halikarnas için tarihin sonu artık. Lüks, ultra lüks, orta halli ve deniz kumlu derme çatma konutlarıyla Bodrum, bir meçhule doğru yuvarlanıyor.

Çünkü artık başta arazi yapısı, enerji, ulaşım ve içme suyu şebekeleri, ne bu yapılaşmayı ne de nüfusu kaldıramıyor.

 

VAHŞİ YAPILAŞMA

Bodrum yarımadasında Çevre Bakanlığı ekipleri bazı binaların eklentilerini bu yılın ortalarında yıkmıştı. Hem devlet hem de belediye  ‘vahşi yapılaşmaya izin yok’ diyor.

Demek ki normal yapılaşmaya(!) izin var.

Bodrum’da yaz aylarında eğlence mekanlarında çalışan emekçiler kışın ya inşaatlarda çalışıyorlar, ya da memleketlerine gidiyorlar. Onların yerine de yeni yapı işçileri geliyor. Kaldıkları konutlar hiç boşalmıyor. Yazın masa toplayanlar, kışın harç karanlar…

Bodrum’da  inşaattan para kazanan geniş bir kesim var. Bazıların gelir çok yüksek, bazılarının düşük. İnşaat sektörünün kıç kadar yarımadada temel unsur olduğunu fark etmemek mümkün değil. Dört bir yanı çeşit çeşit yapı marketi, nalbur sarmış.

YALIKAVAK’IN SON İNEĞİ

Ben bu yaz mevsimini Bodrum Yalıkavak’ta ablamın pansiyonunda çalışarak geçirdim. Evlere günlük süt satan bir ailenin yaşadıklarını herhalde hiç unutmayacağım. Anne çamaşırhanede çalışıp, geceden sağdığı ineğin de sütünü üç beş kişiye satıyor, yuvarlanıp gidiyordu. Hayat ve çevre şartları gereği ineği satmak zorunda kalmışlardı. Çünkü hayvancığın otlayacağı ne mandalina bahçesi kalmıştı ne de zeytinlik.

Bir kamyonete yüklenen ve son yolculuğuna çıkan ineğin arkasından evin çocuklarının döktüğü gözyaşlarını hatırladıkça içim sızlıyor.

Bodrum yarımadasında hayvancılık, geniş ölçekli bahçe tarımı artık bitti. Yarımadanın Doğusunda kalan bağ ve bahçeler ise kimseyi yanıltmasın. Yapılaşmanın Ören’e doğru yayılma tehlikesi sürüyor. Burada insanların gelecek hayallerinde beton var, kireç, cam var.

Bodrum’da çok katlı yapılara izin yok. Ama iki kat çık, beyaza boya. Al sana Bodrum evi. Yarımada’daki yerleşim yerlerine şöyle bir tepeden bakın; göreceğiniz bembeyaz kireç tarlasıdır.

Cengiz Erdil 22 Aralık 2019

www.gazetepencere.com